CİHANGİR & ÇUKURCUMA

Turşu Limonla mı, Sirkeyle mi yapılır?

Cihangir ve Çukucuma’ya gelip de Turşu Suyunun iyisi limonla mı, sirkeyle  mi  yapılır geyiğini yapmasak olmazdı. Neşeli Günler filminin çekildiği  Asrın Turşu’dayız. Rahmetli  Münir Özkul ve Adile Naşit’in kavga ettiği limon taraftarı olan dükkan burası. Filmdeki dükkanlardan biri Samatya’da diğeri Sarıyer’de diye lanse ediliyor. Ama Çukurcuma’da karşılıklı iki dükkanda çekilmiş sahneler.  Taneli turşu suyu içerek gezimize başlıyoruz. Duvarlarda filmden kareleri seyrediyoruz. İşletmesi babadan oğula geçmiş. Oğluyla sohbet ediyoruz. Gerçekten enfes buranın ürünleri. Online sipariş hattı kurmuşlar ve yoğun talep alıyorlarmış. Şiddetle tavsiye ediyorum. Hatta turşunun yanına bir de şalgam suyu ısmarlayın. https://asritursucu.com

Sonrasında antikacıların, eski evlerin ve şık kafelerin olduğu sokaklarda kayboluyoruz. Tarihi Cihangir Fırınının fotoğraflarını çekerken,  kibarca  içeri davet ediliyoruz. Sohbet muhabbet… Bu semtte esnaf bir harika…Son zamanlarda alışık olmadığımız ama özlediğimiz samimiyette. Asında hiç aç değiliz ama fırından yeni çıkmış, lezzetli olduğu mis gibi kokularından belli olan birkaç ürününden alıyoruz. Cihangir kahvesinde çayla birlikte afiyetle  yiyoruz. Ve aldığımız kalorileri eritmek için sokakları keşfe devam ediyoruz.

Çukurcuma Hamamı, 1830’da  I.Abdülhamid ’in eşi Nakşidil Valide Sultan tarafından yaptırılmış. Önceleri Sürahi ve sonrasında Süreyya Hamamı olarak adlandırılmış. Yakın geçmişte Ferzan Özpetek “Hamam” filmini burada çekmiş. Uzun bir süre restorasyon çalışması yapılan hamam, 2018 yılından beri hizmet veriyor. Bildiğiniz hamamlar gibi değil çok şık butik bir  şekilde konuklarını ağırlıyor. Meraklıysanız fiyatlarına bakıp gitmenizde yarar var. El ayak masajı bile 130 TL diyeyim gerisini siz tahmin edin. https://www.cukurcumahamami.com

Cihangir Camii, Cihangir’e adını veren Cami, Pürtelaş mahallesinde, tepeden Boğaziçi manzaralı. Biz de bahçesinden bu muhteşem İstanbul manzarasını seyre dalıyoruz. Kapalı olduğu için içeriye giremiyoruz. Tarihte başından beş yangın geçmiş olan camide, şimdi de hırsızlık olayları oluyormuş ve bu yüzden sadece namaz zamalarında açık oluyormuş. Kolu komşudan öğreniyoruz bu durumu. Ortada bir görevli göremiyoruz. Görsek açtıracağız kapıyı, buralara gelmişken ziyaret edeceğiz. Müzelerin çalışma saatlerine bakmayı akıl ederiz ama bu aklımıza gelmiyor tabii ki. Neyse bir daha ki sefere deyip tadımızı kaçırmıyoruz. Kanuni Sultan Süleyman’ın çok genç yaşta yitirdiği oğlu Cihangir için, Mimar Sinan’a yaptırmış bu camiyi. 5 yangın geçirmiş dedim ya  her defasında yenilenmiş. II.Abdülhamit döneminde de bugünkü halini almış. Tek kubbeli, iki minareli ve kare şeklinde olan caminin avlusu da tepeden İstanbul Boğazı’na bakıyor.

Yokuşlar merdivenler derken yorgun düşüyoruz. Birer içeceği hakkettiğimizi düşünerek nereye gitsek muhabbetine başlıyoruz. Canel yerde bahçelerde,  ben terasta manzaralarda olmayı çok severiz. O galip geliyor ve  Orhan Kemal Müzesi’ nin yanındaki Mellow Bistro’da alıyoruz soluğu. Masumiyet ve Orhan Kemal Müze ’lerini ve de çok sevdiğim 5.kat teras keyfini de bir sonraki gelişimize saklıyoruz. http://www.5kat.com